Barselona

 

İspanya’nın en büyük ikinci kenti Barselona, 30 yılı aşkın tecrübesiyle dünyada en eski stratejik plan geçmişine sahip kentlerden biri olarak öne çıkıyor. 1992 Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmaya hak kazandığı 1987 senesi planlama açısından kentte bir kırılma yaratmış durumda. Hemen ertesi sene özerk bir yapıda kurulan Pla Estratègic Metropolità de Barcelona (PEMB - Barselona Metropoliten Stratejik Plan Kurumu) 32 senedir kentin farklı zaman dilimlerine yönelik stratejik planlarını hazırlıyor. Bileşenleri arasında Barselona Üniversitesi, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve düşünce kuruluşlarının bulunduğu PEMB, 1988’den bu yana beş farklı plan tasarlamış ve 2030 yılını hedefleyen altıncı planı da halihazırda oluşturmakta.

2020 itibarıyla hazırlıklarına başlanan 2030 hedefli stratejik planının ana odağı yenilikçilik ve sürdürülebilirlik yoluyla ekonomik ve toplumsal gelişmeyi sağlamak olarak tanımlanıyor. Güncel plan çalışmasının amacı metropoldeki eşitsizliğin ve ayrışmanın azaltılması olarak belirlenirken kentin en büyük sorunlarından uygun bütçeli, ihtiyacı karşılayan konut eksikliği için de projelerin geliştirilmesi hedefleniyor.

Vizyon 2050 Ofisi olarak Barselona’daki stratejik planlama tecrübesini, geçmişten alınan dersleri, yaklaşımlarındaki değişimleri PEMB Genel Koordinatörü Oriol Estela Barnet’ten dinledik. Barnet yaptığı sunumla mevcut yaklaşımlarını şöyle anlattı:

  • Farklı birimlerce hazırlansa da arazi kullanım planı ile stratejik planlamanın mümkün olduğunca bir arada yürütülmesi çok daha iyi sonuçlar verir. Bu sebeple 1976’dan beri yenilenmeyen Barselona arazi kullanım planı için Barselona 2030 Stratejik Planı’yla eşgüdümlü bir çalışma yürütülüyor.
  • Diğer kentlere dair modellere benzeyen, sürekli büyümeyi hedefleyen vizyon terk edildi. Yerine kentin kendi gerçeklerine ve imkanlarına en uygun ve özgün planları belirlemeye odaklanan bir anlayışa geçildi.
  • Tepeden inme şekilde belirlenen iddialı “model” projeler yerine tabandan yukarı doğru örgütlenmeyi, fikir paylaşımını ve katılımı öngören pratik projeler benimseniyor.
  • Sonuç ürünlere odaklanan vizyon terk edilerek süreçlere ve o süreçlerin sonuçlarına odaklanan yeni yöntemler uygulanıyor.
  • Geçmişte az sayıdaki büyük paydaşlara odaklanılırken artık her türlü ağ ve ilgili tüm paydaşlar sürece dahil edilmeye çalışılıyor. İdari anlamda da “güçlü yönetim” yaklaşımı terk edilerek çok farklı siyasi görüşlerin ve kimliklerin “bir arada”lığını kabul eden ve “bulanık” ifadesiyle tanımlanan konsensüse dayalı bir yönetim tercih ediliyor.
  • Bugün, geçmişten farklı olarak çok sayıda irili ufaklı siyasi partinin Barselona’nın farklı ilçelerini yönettiği parçalı bir siyasi harita bulunuyor. Böyle büyük ve karmaşık bir siyasal ağın yönetimi her ne kadar geçmişe göre daha zor olsa da bu sürecin daha demokratik olduğunun ve güçlü yönetimdense demokratik yönetimin tercih edildiğinin altı çiziliyor.